17 Ağustos 2011 Çarşamba

Meditasyon Tecrübem

Yabancı ülkenin birindeyim.. Oldukça uzakta.. Buraya gelme sebebimle tamamen alakasız olmakla birlikte bir aylığına da olsa meditasyon kursuna başladım.. Önceleri düşününce beni boğan, kendimi asla bir parçası olarak göremediğim bu "haftada 3 gün 1,5 saat hareketsiz kalma etkinliği" yaşamıma girdiğini anda bambaşka bir boyut kazandı gözümde..

Hayatta yapmakta en çok zorlandığım şey bir şey yapmadan oturmaktır desem abartmış olmam sanırım. Dolayısıyla meditasyonun benim gibi bir bünyeyi ne kadar zorlayacağı aşikar. Hoca kursa başladığım gün meditasyonla ilgili ne bildiğimi sorduğunda "I just know that I shouldn't move" gibi bişey diyiverdim ve tüm sınıf bol bol güldü sayemde. Öyle de bir odunum işte, bilmiyorum napıyım.. Neyse bu kursa bu akşam 4. kez katıldım.  Huzur veren bir çınnnnn sesiyle başlıyor her şey. Söyleyince güldüler ama kıpırdamak grçekten ayıp karşılanıyor.. herkes ayrı bi alemde oluyor çünkü o nefes alıp verişler sırasında, insanların dikkatini dağıtmamak gerekiyor. Sizden beklenen şey, ya da bu ifade biraz yanlış aslında, zira kimsenin sizden bişey beklediği falan yok,  size iyi gelecek olan şey diyelim.. sadece ve sadece bedeninize odaklanmak.. bu sizi var olduğunuz zamandan, günlük telaşlarınızdan, önemsediğiniz yüzlerce beş para etmez detaydan uzaklaştıran kısa süreli bir şeyahat gibi. Göbek deliğinizin olduğu bölgeye odaklanmanız en doğrusu. Zaten çakralardan falan da bahsediyorlar da ben o derece detay tutamadım daha aklımda. tek bildiğim bahsettiğim vücudumuzun bu bölümünün doğumu temsil eden, varoluşla doğrudan ilişkili olan bir bölge olduğu. Aklımızı devredışı bırakmaya çabalıyoruz bu deneyim sırasında.. Çünkü diyor hocam "akıl bedenin kölesidir" Aslında bedenimiz herşeye hakim olandır ve olması gereken de budur. Akıl dünyevi işlerle ilgilenir, ölümlülüğümüzü bize unutturur, bizi doğadan koparır.. Akıl insanı saptırır. Oysa insan da tıpkı büyüyen serpilen olgunlaşan ve sonra da ölen bir çiçek gibidir. İnsan varoluşunu bu sadelikte kabullenebilmiş olsaydı onu hasta eden hırslarından çok daha uzakta ve kendiyle çok daha barışık bir ömür sürebilirdi.. Bunları ben söylüyorum hoca değil:)

Hak vermemek elde değil..Peşinde olduğumuz, zihnimizi yorduğumuz kaç şey bize "yarın öleceksin" deseler anlamlı kalabilir, düşünsenize.. Çok azı sanırım öyle değil mi?

Velhasıl, meditasyon böyle başlıyor işte.. odaklanma sağladıktan sonra hocanızın yönlendirmesiyle sabit bir pozisyon alacaksınız.bunlar için internetten de fotoğraflar bulunabilir elbet, önemli bişey değil. Duruşunuz dik olsun, rahatlıkla kıpırdamadan durabileceğiniz sabitlikte olun yeter. Sonrasında nefesimize odaklanmaya başlıyoruz. Varoluşun anlamı olan, herşeyin başlangıcı olan nefese.. Aklımızı herşeyden uzaklaştırıp bir kenara kaldırırken önem verdiğimiz tek şey normalde farkında olmadan yaşayıp gittiğimiz nefese dönüşüyor. Diyaframdan nefes alıyoruz. Nefes alırken karnımız şişiyor verirkense boşalıyor. Her nefes verişimizde içimizden sayıyoruz.. bir .... iki....  öyle de bitiyor zaten.. yeniden başlamak zorunda kalıyorsunuz.. çünkü meditasyona yeni başlayan bir zihnin ikiden fazla sayabilmesi neredeyse imkansız. Denediğinizde göreceksiniz ki zihniniz birşey düşünmeden duramıyor ve "aklınıza" anında alakalı alakasız birşeyler geliveriyor..Bu durumda sıfırlamak zorunda kalıyorsunuz kendinizi.. Çünkü daha önce dediğim gibi meditasyon sırasında aklınız olmamalı devrede..tekrar başlıyorsunuz.. tamamen odaklanmaya çalışıyorsunuz.. bir daha.. bir.. iki... ve son.. Ben açıkçası 3ü geçebileceğimi sanmıyorum. Zaten son rakam 10. Ama 10a ulaşabilen kişi sayısı sınırlı.. hem de çok..

Umarım sizler de bu deneyimi yaşar, hatta belki de benden daha disiplinli olanlarınız bunu yaşam biçimi haline getirirsiniz. Faydaları saymakla bitmeyen olağanüstü bir tecrübe bu.. İnsana unuttuğu çok şeyi hatırlatıyor.. Denemeyi düşünenlere kesinlikle tavsiye ederim.

Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder