18 Ocak 2011 Salı

bu gün de böyle bir gün işte...

Aslına bakarsanız bir balyoz gibi beynimin tam ortasına inene kadar ne kadar yalnız olduğumun farkına varmamıştım..çevremde hep yanıltıcı sesler vardı, en çok da işler.. yapılacak pek çok şey.. Arkadaşlar vardı ama çoğu zaman yetmediler, zira hepsi gece olup da eve kapandığınızda kendi yalnızlıklarıyla ilgilenmek zorundaydılar.. Hepsinin üzülecek acıları, kaygılanacak yarınları,üzerine düşünecek sorunları, bazılarının eşleri, çocukları, adı her ne ise, sizin dışınızda olan şeyleri vardı işte.. sonuç olarak şuna varabildim ki gerçekten de en iyi arkadaşımım.. en yakınımım, sevgilimim, sırdaşımım, ailemim.. idealimdekiyim, beklediğimim, aradığımım… mım da mım işte… olmasını istediğim, beklediğim ne varsa kendimim, beklediğim tek şey yok ki ben bunu göremeden beni mutlu etmeye yetebilsin… tek şey yok ki bundan önce kendi başına aradığım iç huzurun bir aynası olsun..


Hayalperest diyenler var belli bir yaştan sonra arayışını sürdürenlere.. bununla karşılaşmak öyle acı ki.. bu güne dek çok az insan benim bu yönümü bir zayıflık olarak algılamıştı.. kendim gibilerleydim çünkü, arkadaşlarımı, yakınlarımı seçme lüksü içerisindeyim birkaç yıl öncesine kadar.. iş, aile, sorumluluklar vb benzeri diğer bağlarla çepeçevre sarılmadan önceki yıllarda bendim kendimin hakimi ve muhatap olmam gereken kişilerin belirleyicisi.. oysa şimdi sınırlarım çevrili.. şimdi yapılacak işler var, ve bu işleri birlikte yapacağın insanlar, şimdi gideceğin yerler var ve gitmek zorunda olduğun saatler.. en ufak bir esneklikten yoksun artık hayatın.. büyük bir kısmı elimden alındı, kalanına (sana yaşaman için lütfedildiğini kadarına) şekil verme ve kendini tatmin etme dışında pek bir özgürlüğün kalmadı.. buna ‘çalışmaya başlamak’, artık bir öğrenci değil bir ‘yetişkin’ olmak diyoruz halk arasında.. bu sanki onca çabanızın ödülüymüş gibi sunuluyor, oysa hayatınızın elinden alınması dışında ne faydasını gördünüz? Tartışılır elbet..


Hayatla alıp veremediği olmayan insanlara imrenerek bakıyorum. Oturup gerçekten de en ufak bir kaygı duymadan çay içmek nasıl bir duygu çok merak ediyorum.. Nasıl bir şey bir ürünü 5 ya da 10 tl daha ucuza almak gibi çabalarla internet başında saatler geçirmek, nasıl bir şey en ufak bir sıkıntı belirtisi göstermeden saatlerce dizi izleyebilmek.. ve nasıl bir şey yalnızca kendini düşünerek, tasalanmadan yaşamak.. bir kaç saat olsun devredilemez mi bu yeterlilikler acaba? Parayla satın alabileceğimiz bir mutluluğa dönüşemez mi biz ruh hastaları için…


TVyi açıp her hangi bir duygusal tepki vermeden kapatabiliyor musunuz? Haberleri izleyip de umutlu kalabiliyor musunuz, olan biteni görüp de hala nefes alabiliyor musunuz? Hayatınızın gerçekten elinizde olduğu inancında mısınız? Size tanınan göstermelik özgürlükler gerçekten de içinde olduğumuz zindanı görünmez mi kılıyor?

Şu bir gerçek ki yukarıda bahsettiğim grubun dışındakiler için hayat hiç de öyle kolay değil...Bu ülkede, düşünen, arayan, sorgulayan, yürümeye çalışan bir kişinin mutlu olabileceğine kesinlikle inanmıyorum.. Ben bu ülkede eğitime, yardımlaşmaya, yaşamaya dair her şeyin gün be gün daha da kötüye gittiğini düşünüyorum.. özgürlüklerimizin yavaş yavaş azaltıldığını, bu yapılırken sorumluluklarımızın gitgide arttığını, bizler bu dertlerin peşinde gençliğimizi harcarken bir yandan sahip olduğumuz diğer şeylerin de elimizden alınmaya başladığını hissediyorum.. Bize değer diye öğretilen pek çok şeyin içinin boş olduğunu, uğruna çoğu kişinin ömrünü verdiği pek çok değerin aslında toplumsal, içi boş zırvalıklar olduğunu, bunları görebiliyor olmanın çoğu zaman insanı yalnızlaştırdığını, dolayısıyla bu hislere yaklaşır yaklaşmaz çoğu insanın zaten bu ateşten kaçtığını görüyorum… bunun için kimseyi suçlamıyorum.. bu bizim fıtratımızda var.. biz insanlar doğamız gereği acıdan her zaman kaçarız… onunla yüzleşmeyi deneyen bir kaçımıza ise kimimiz hayranlıkla, kimimiz ne kadar aptal olduklarını düşünerek bakarız… ama nihayetinde tepkimiz ne olursa olsun onları ANLAMAYIZ..işte yalnızlığı derinden hissettiren, işte esas darbeyi vuran da bu.. 

öyle işte